Akran zorbalığı çocukların iyilik halini ve akademik başarısını olumsuz etkiliyor

Akran zorbalığının döngüsel bir şekilde sürekli hale gelmesi, çocukların iyilik halleri ve akademik başarıları üzerinde olumsuz etkilere yol açarken, bu zorbalığın önlenmesinde öğretmenlere önemli sorumluluklar düşüyor.
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Üsküdar Rehberlik ve Araştırma Merkezi’nde (RAM) uzman psikolojik danışman olarak görev yapan Çetin Kılıç, AA muhabirine akran zorbalığının çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini ve öğretmenlerin bu durumu önlemedeki rolünü değerlendirdi.
Kılıç, akran zorbalığının çocukların hem iyilik halini hem de akademik başarısını olumsuz etkilediğini belirterek, “Zorbalığın döngüsel bir hale gelmemesi için erken müdahale gerekiyor. Bu noktada ise öğretmenlere büyük sorumluluk düşüyor.” dedi.
Okullarda sıkça karşılaşılan akran zorbalığının, ilkokuldan liseye kadar tüm eğitim kademelerinde çocukların bedensel, ruhsal ve sosyal gelişimlerini tehdit ettiğini belirten Kılıç, bu durumun çocukların uyku düzenini, yeme içme alışkanlıklarını, hareketliliğini, sosyal ilişkilerini, akademik ve bilişsel becerilerini doğrudan etkilediğini kaydetti.
Kılıç, kendilerini güvende hissetmeyen çocuklar için okulun, gelişimlerini destekleyen bir ortam olmaktan çıktığını vurgulayarak, “Akran zorbalığını doğru tanımlamak önemli. Bir olayın zorbalık olarak değerlendirilebilmesi için kasıtlı, tekrarlayan ve sistematik olması gerekir. Bir defalık şakalaşmalar ya da çatışmalar zorbalık olarak sınıflandırılmaz. Bu ayrımı yapabilmek için eğitimcilerin gözlem becerileri çok önemli.” diye konuştu.
Güvenli bir eğitim ortamının oluşturulmasının eğitimcinin temel sorumlulukları arasında yer aldığını belirten Kılıç, öğrencilerin ancak kendilerini güvende hissettiklerinde öğrenmeye açık olduğunu ve bu nedenle öğretmenlerin sınıfta güven temelli ilişkiler kurması gerektiğinin altını çizdi.
– Erken müdahale, zorbalığın yayılmasını önler
Kılıç, zorbalık davranışları ortaya çıktığında erken müdahalenin kritik olduğunu vurgulayarak, bu müdahalenin gecikmesi hâlinde davranışın kalıcılaşabileceğine ve diğer öğrencileri de etkileyerek yayılabileceği bilgisini verdi.
Ebeveynlerin de sürecin önemli bir parçası olduğunu anlatan Kılıç, çocuğun iştahsızlık, uyku bozukluğu, okula gitmek istememe gibi belirtileri başlarsa dikkatli ebeveynlerin bu sinyalleri fark edebileceğini kaydetti.
Bu konuda yaptıkları çalışmalara da değinen Kılıç, şöyle devam etti:
“İyilik hali, Dünya Sağlık Örgütünün ‘Sağlık, sadece hastalık veya sakatlığın olmayışı değil, bireyin bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam iyilik halidir.’ tanımıyla ilişkili olarak kişinin fiziksel, ruhsal ve zihinsel açıdan bir bütün olarak kendilerini iyi hissetmesini ifade eder. Rehberlik ve Araştırma Merkezi de bu kapsamda öğrenciler, öğretmenler ve ebeveynler için çeşitli güçlendirme çalışmaları yürütüyor. RAM tarafından geliştirilen ‘Öğretmenlerin İyilik Hali Psikoeğitim Programı’, öğretmenlerin iyilik halini artırmayı hedeflerken; ‘Ben Neresindeyim? Öğretmen Psikoeğitim Programı’ ise okullarda şiddetin önlenmesine katkı sağlıyor. Günümüzde ekran başında geçirilen sürenin getirdiği riskleri azaltmak ve denge sağlamak amacıyla ‘Gençlerin Dijital İyilik Hali Psikoeğitim Programı’ uygulanırken, özel gereksinimli çocukların ebeveynlerine yönelik olarak da ‘Ebeveyn Özyeterlik Psikoeğitim Programı’ yürütülüyor. Bu eğitimlerle hem öğrencilerin, hem velilerin, hem de öğretmenlerin iyi oluş hallerini güçlendirmeyi amaçlıyoruz.”
Kılıç, öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerini azaltmanın ve mesleki doyumlarını artırmanın da öncelikleri arasında yer aldığını belirterek, “Öğretmenlerin işlerini mutlu, huzurlu ve doyumlu bir şekilde yapmalarını arzu ediyoruz. Aslında onları hem kişisel hem de mesleki olarak güçlendirmeye çalışıyoruz. Bazen bu çalışmalar mesai saatleriyle sınırlı kalmıyor. Ek çaba ve özveri gerekiyor. RAM olarak biz de hizmet verdiğimiz bölgenin ihtiyaçlarını dikkate alarak programlarımızı bu doğrultuda şekillendiriyoruz.” ifadesini kullandı.
(AA/RU/FEZ)