KıbrısManşet

Baybars ve Rogers vekillikten neden istifa etmek istemiyor?

 

Halkın Partisi (HP) Parti Meclisi (PM), mecliste nasıl bir tavır sergileneceği ile ilgili toplantı düzenledi.

Halkın Partisi Parti Meclisi, sine-i millete gitme kararı aldı.

Toplantıda 35 evet 12 hayır kararı çıktığı gelen bilgiler arasında.

HP Genel Başkanı Kudret Özersay istifada kararlı, ancak diğer iki vekil Ayşegül Baybars ve Jale Refik Rogers istifa kararına olumsuz bakıyor.

Baybars ve Refik’in istifa etmeyeceği, gerekirse parti meclisi kararı ile partiden ihracı göze aldığı öğrenildi.

Sine-i millete karşı çıkan Milletvekilleri Ayşegül Baybars ve Jale Refik Rogers’ın nasıl bir karar alacağı merak konusu olurken, mensubu olduğu partinin ve partinin seçilmiş Genel Başkanı’nın böyle bir kararı almasına rağmen, Baybars ve Rogers’in bu karara uymak istememesi HP ve partili vatandaşlarca büyük tepkiyle karşılandı.

Peki Özersay haricindeki 2 vekil milletvekilliğinden neden istifa etmek istemiyor? En kısa zamanda Baybars ve Rogers’ten detaylı açıklama yapması bekleniyor. Şayet “halkımıza hizmet için” açıklaması yapılırsa, hükümette olmamaları göz önünde bulunursa ne gibi hizmet etmek planlarının olduğunu ve HP ile Özersay’ın kararının “halkı için” değil mi sorularının cevabını da vermeleri gerekiyor.

Gelen bilgilerde, Halkın Partisi üyelerinin yorumları, özellikle Baybars’ın ve sonrasında Rogers’in, vekillikten istifa etmemek için partiden ihracı bile göze aldığı ve bu tutumlarının HP yetkili organ ve HP Genel Başkanı’nın kararlarına hiç bir önem vermedikleri, HP ve Özersay’ın halkı için alınan keskin ve tarihi kararın, kendileri için hiçbir önem arz etmediği yönünde.

İstifayla ilgili Halkın Partisi’nin karar metni şu sekilde:

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bağımsız bir devlet olarak Kıbrıs Türk Halkının egemenliğinin ve kendi geleceğini tayin etme hakkının bir yansımasıdır. Devlete ve devletin bağımsızlığına inanan; devletin Kıbrıs Türk Halkının demokratik iradesiyle seçilenlerin hukuk kurallarına uygun şekilde yönetmesi gerektiğini savunan Halkın Partisi, hem bu iradeyi zayıflatacak makam ve menfaate dayalı yozlaşmış siyasete, hem de bu iradeye ve bağımsızlığa nereden gelirse gelsin müdahale edilmesi anlamına gelecek uygulamalara karşıdır.

Maalesef son dönemde arka arkaya kurulan UBP-DP-YDP hükümetleriyle Halk iradesi ve devletin bağımsızlığı her iki açıdan da yıpratılmış, Halkın gözünde devlete ve devletin bağımsızlığına olan inanç erozyona uğratılmıştır. Yıllar önce nasıl ki ÖRP kurdurularak demokrasimize kara bir leke sürülmüştür, son yıllarda da vekiller ayartılıp istifa ettirilerek Halk iradesi hilafına dışarıdan destekli yamalı bohça hükümetler ile ülkede istikrarsızlık kalıcı hale getirilmiş ve devlet kurumları ciddi şekilde yıpratılmıştır.

Kıbrıs Türk Halkının varoluş mücadelesine bugüne kadar sahip çıkarak hep destek vermiş olan Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerimizin doğru ve sağlıklı bir zeminden çıktığı ve bu gidişatın tam da Halk iradesine ve bağımsızlığa saygı çerçevesinde Kıbrıs’ta yıllardır verilen mücadeleye ve nihayetinde kurulan KKTC’ye zarar verecek bir boyuta gelmekte olduğu düşüncesindeyiz. Uluslararası alanda zaman zaman bazı kesimlerin haksız şekilde Kıbrıs Türküne yapmaya çalıştığı onur kırıcı yakıştırmaları ve tezleri güçlendirecek davranışlara kesinlikle fırsat vermemeliyiz. Türkiye ile KKTC’nin ortak menfaatleri açısından bu ilişkinin acilen gözden geçirilmesini ve karşılıklı saygıya dayalı bir ilişkinin, tam da Kıbrıs sorununda resmi tez olarak iki ayrı egemenlik söylemine geçilen bir dönemde doğru zeminde yeniden tesis edilmesi kaçınılmazdır.

Anayasa’nın ayaklar altına alındığı, Anayasa hilafına ara seçimlerin ve şimdi de belediye seçimlerinin yapılmadığı; kurultay ile seçilmiş parti başkanlarının kenara çektirilip oturtulduğu ve diğer vekillerin Başbakan yapılmak istendiği; Bakanlar Kurulu listesinin bile Cumhurbaşkanı onayı yerine başka yerlerden onaylatılmaya çalışıldığı; atanan bakanların üç haftada istifa ettirildiği; istemeye istemeye Bakan atamasının yapıldığı; beş günlük ömrü olan hükümetler kurulduğu; kendi isminin yer aldığı Bakanlar Kurulu listesine önce tamam diyen partilerin daha sonra güven oylamasına dahi gitmediği; Henüz güven oyu dahi almamış olan ve meşruiyeti tartışmalı bir hükümetin iki günlük Bakanlarının önce istifa ettiği ve iki saat sonra istifasını geri çektiği asla normal kabul edilmemesi ve kanıksanmaması gereken talihsiz ve kabul edilemez gelişmelerdir.

Halk iradesinin zayıflatılması ve iradeye müdahale anlamına gelecek şekilde seçilmiş parti başkanı dururken demokratik teamüllere aykırı bir görevlendirme yapılarak meşruiyeti tartışmalı bir hükümet yaratılmıştır. Bu, ülke demokrasisi ve Halk iradesine saygı anlamında bardağı taşıran son damla olmuştur. Demokratik teamüllere aykırı olarak kurulan ve meşruiyet sorunu bulunan bu hükümetle Cumhuriyet Meclisi çatısı altında “hükümetçilik-muhalefetçilik” oyununa dönüşecek bir ilişkiye girmek, bu yapılanları normalleştirmek, kanıksamak anlamına gelecektir.  

Halkın Partisi, ülkemizde son yıllarda giderek daha da yoğun şekilde yaşanan demokrasiye aykırı, Halk iradesini görmezden gelen uygulamalara karşı sessiz kalmamak, demokrasiye ve devlete sahip çıkmak, Halk iradesine ve bağımsızlığa aykırı uygulamalara karşı bir tepki vermek, Kıbrıs Türk Halkına yaşatılan demokrasi bunalımlarının normalleştirilmesini kabul etmemek için bugün itibariyle sine-i millet kararı almıştır.

Halk iradesinin yönetime yansıtılacağı ve yukarıda özetlenen demokratik olmayan yanlış uygulamaların son bulacağı bir yapı için önümüzdeki süreçte toplumdaki farklı paydaşlar ile istişarelerde bulunarak toplumsal fayda temelinde kollektif bir hareket için çaba harcamak ve makul bir süre sonra yeniden Halk iradesine başvuracağımız bir seçime kapıyı aralamak, bu konuda cesaretle bir ilk adım atmak için Halkın Partisi Parti Meclisi Parti ilkelerini dikkate alarak bugün itibariyle sine-i millet kararı almıştır. Buna uygun olarak Halkın Partisi milletvekilleri bir hafta içerisinde milletvekilliklerinden istifa edecekler ve bir yandan ana muhalefet partisi, Meclis dışı siyasi partiler, sendika, sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşlarıyla, diğer yandan da bölgelerde toplumun farklı kesimleriyle istişarelerde bulunacaklardır.  

Bu yaşananlara gözümüzü kapatmayı, parmağımızın arkasına saklanmayı kabul etmiyoruz. Ülkemizde demokrasiye, iradeye, bağımsızlığımıza ve devletimize gerçekten sahip çıkmak istiyorsak, ülkenin geleceğini düşünen tüm kesimlerinin asgari müştereklerde birlikte hareket etmesi için uğraş vermeliyiz. Biz bunun için çalışmaya varız.

Bir yanıt yazın